Geçmiş zaman olur ki – Plaj voleybolu 8
Merhaba sevgili voleybol severler,
Yeni haftanın yazısı ile sizlerle birlikteyiz. Erkek Milli Takımımızın 23 yıl aradan sonra Dünya Şampiyonasına ve Olimpiyat Elemelerine katılacak olması sebebiyle büyük memnuniyet duyduğumu belirterek başlamak istiyor ve pehlivan tefrikasına başlıyorum…
Eveeet, 18 yaş altı voleybolcu kızlarımızı Dünya Şampiyonasındaki başarılarından dolayı kutlayıp, sonraki maçlarında başarılar dileyerek başlıyoruz 1997 yılına.
Şimdilerde hepinizin yakından tanıdığı ama o zamanın genç oyuncuları birer birer ortaya çıkmaya başladılar.
Milli Takım oyuncularının yanı sıra iki tane genç var ki , ablalarına kök söktürüyor.
NECLA GÜÇLÜ- DİLEK GİRPA, müthiş maçların sonunda, onlar da kürsünün en üst basamağına çıktılar. Daha sonra libero uygulaması başladığında, plaj voleybolunda elde ettikleri, defans becerisi sayesinde,
Dilek Girpan – ECZACIBAŞI
Necla Güçlü – VAKIFBANK GÜNEŞ SİGORTA ( MİLLİ TAKIM)
Vefa Şimşek – Galatasaray, Emlakbank ( MİLLİ TAKIM)
Ali Peçen – Fenerbahçe ve Galatasaray
Barış Özdemir – Arçelik, İ.B.B
Can Ayvazoğlu – Galatasaray, Halkbank
Nuri Şahin – Halkbank ( MİLLİ TAKIM )
Hasan Körfez – İ.B.B ( MİLLİ TAKIM ) gibi kardeşlerimiz, o zamanın genç oyuncuları olarak parlayıp, daha sonra ki yıllarda, hepimizin yakından tanıdığı yıldız oyuncular olarak voleybol yaşamlarına devam ettiler.
Selam olsun hepsine.
1997 Yılı da diğer yıllar gibi, müthiş geçti.
Bizim Allsports ekibinin başkanı Dünya Baltacıoğlu, sağ olsun hep beni düşünürdü.
O sene yine okullar kapanır kapanmaz, beni aradı ve ‘’ Hemen Alanya ‘ya gidiyorsunuz ailecek. İki tane oda ayrıldı size Pazartesi günü Alanya Belediyesi Plaj Voleybolu turnuvasını sunuyorsun, sonra üç gün tatil yapıyorsun, biz gelince Bronz bir tenle Türkiye serisine başlıyoruz ‘’ dedi.
Yuppii…
Arabamıza atladık ver elini Alanya.
Maçların sunumunu, Belediyenin imkanları ile, 3-4 metrelik kablolu bir mikrofonla yapıyorum. O sene Alanya, son yılların en sıcak yazını yaşıyor. Gölgede 40 derece bir sıcaklık ve ben güneşin altında, mikrofonum kablolu olduğu için gölge bir yere kaçamadan, aslanlar gibi 60-70 derecenin altında maç anlatıyorum.
Alanya Şampiyonası olduğu için herkes birbirini tanıyor. Tribünler hınca hınç dolu, tezahüratların bini bir para, seyirci coştukça ben coşuyorum, zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden 3 saat maç anlattıktan sonra, boynumda ve omuzlarımda yanma acısını hissedince, tribüne anons yaptım:
’ Sevgili Alanyalılar, koruyucu kreminiz var mı ?‘
Herkes ayağa fırladı ‘’ İlker bey bunu alın ‘’ diye.
Hangisini alayım diye bakarken 10 – 12 yaşlarında bir kız çocuğu da elindeki kremi uzatıp, ‘’ İlker abi benin kremimi kullanır mısın?’ deyince, haydi dedim, şu küçük çocuğu kırmayayım.
Gittim her tarafımı yağladım. Çocuk mutlu, ben mutlu bir 4 saat daha coşkulu bir şekilde maçları sundum.
Son final maçından önce boynumun acısı iyice artınca, küçük çocuğun kremi ile biraz daha yağlandım ve devam.
Maçlar bitti, HİLMİ ve SAİT ikilisi şampiyon olarak, Türkiye Şampiyonasına katılmaya hak kazandılar.
Herkese teşekkür ettim, Cuma günü görüşmek üzere dedim ve mikrofonu vereceğim, Aman Allah’ım, dirseğimi ve parmaklarımı açamıyorum, bulunduğum yerden kıpırdayamıyorum. kimse bana dokunamıyor, her yanım cayır cayır yanıyor.
Beni o halde, minibüsle ayakta, otele getirdiler. Üstümdeki formayı makasla keserek çıkardılar ve buz gibi duşun altına girmemle, çığlık atarak çıkmam bir oldu. Çünkü vücuduma milyonlarca iğne batıyor gibiydi.
Doğru Özel Can hastanesine.
2. derece yanık teşhisi ile 3 gün hastanede yattım mı. Al sana tatil!!!
Cuma günü , yüzüm ve vücudum kel kel soyulmuş bir halde maçaları sunmaya başladım, hani Bronz olacaktım ya.
Maçlar devam ederken aklıma geldi: ‘Yahu arkadaşlar, Pazartesi günü bana koruyucu krem veren çocuk burada mı?2
Ön sıradan el kalktı, evet o çocuk. Yanına gittim, ‘’ Canım benim o günkü krem yanında mı ‘ dedim. Yanındaymış. Çıkardı , üzerini okudum.
SÜRATLİ BRONZLAŞTIRICI !!!
Ölüyordum.
Sevgiyle kalın